13 Ağustos 2016 Cumartesi

W. Shakespeare'in Hamlet Oyunu Tiradları (Bay & Bayan için) ve Oyun Bilgisi


Oyunun Adı: Hamlet 

Yazan: William Shakespeare 
Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu 




HAMLET 

Ey göklerde yaşayanlar! Ey dünya! Daha ne olsun? 
Cehennem önüme mi gelsin? Ne yüz karası şey bu? 
Tut kendini yüreğim, tut kendini! 
Ve siz, ey sinirlerim, gevşemeyin birden; 
Gerilin, destek olun bana! 
Beni unutma mı dedin? Hayır, zavallı ruh, 
Şu çılgın kafa durdukça çıkmayacaksın içinden, 
Seni unutmak ha? Aklımın kara tahtasından 
Silerim de bütün boş anıları, 
Bütün kitaplarda yazılan, çizilenleri, 
Gençliğimden, öğrenciliğimden kalanları. 
Yalnız senin buyruğun kalır. 
Beynimin defterinde, yapraklarında, 
Ivır zıvır bütün bildiklerimin üstünde. 
Evet, yemin Allahıma, o kalır yalnız. 
Ey çürümüş yürekli kadın! 
Yılan, yılan, yüze gülen zehirli yılan! 
Yaz aklım, yaz defterine, yaz şunu: 
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan 
Zehirli bir yılan da olabilir. 
Danimarka'da olabilir hiç değilse, inan buna. 
Ya! Demek böyle, amca, sen buymuşsun demek! 
Öyleyse benim parolam da şu bundan böyle: 
Tanrı seninle olsun, unutma beni! 
Yemin ettim, unutmam. 

______________________________________________________

HAMLET

Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle. Çünkü birçok oyuncular gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellalına okuturum daha iyi. Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın. Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının, takma saçlar sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca, didik didik ederce bağırıp halkın kulaklarını yırtması; o halk ki çoğu kez anlaşılmaz, dilsiz oyunları, gürültü gümbürtüyü sever. Bir oyuncu Termagant'ın kendisinden daha yaygaracı, Nemrut'tan daha nemrut oldu mu, hak ettiği şey kırbaçtır bence. Bu hallere düşme, rica ederim. 
Fazla durgun da olma; aklını kullanıp ölçüyü bul. Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını. En başta gözeteceğimiz şey, yaradılışa, tabiata aykırı olmamak. Çünkü bunda sapıttık mı tiyatronun amacından ayrılmış oluruz. Doğduğu gün de, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak. Gerçeği büyütmek ya da küçültmekle bilgisizleri güldürebilirsiniz, ama bu bilenleri üzer; oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için. 
Ah ben öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen, alkışlanan oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi. Öylesine şişirme, uydurma hallere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı, insan yapıyorum derken insanlığın berbat bir kopyasını yapmışlar. 
Az çok değil, iyice yenmeli bunu. Sakın söyleyeceklerinden fazlasını söyletmeyin soytarılarınıza. Öylelerini gördüm ki, kendi başlarına gülmeye ve seyircilerin en anlayışsızlarını güldürmeye kalkıyorlar. Hem de oyunun anlayış isteyen en can alıcı yerinde. Kötü bir şey bu; acıklı bir budalalık bu yoldan tutunmaya çalışmak. Haydi, gidin hazırlanın. 

______________________________________________________


HAMLET 

Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu! 
Düşüncemizin katlanması mı güzel, 
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına, 
Yoksa diretip bela denizlerine kaşı 
Dur, yeter! demesi mi? 
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız 
Bitebilir bütün acıları yüreğin, 
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. 
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! 
Çünkü o ölüm uykularında, 
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, 
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. 
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden. 
Kim dayanabilir zamanın kırbacına? 
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine, 
Sevgisinin kepaze edilmesine, 
Kanunların bu kadar yavaş 
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine, 
Kötülere kul olmasına iyi insanın 
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? 
Kim ister bütün bunlara katlanmak 
Ağır bir hayatın altından inleyip terlemek, 
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa, 
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya 
Ürkütmese yüreğini? 
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa 
Çektiklerine razı etmese insanı? 
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: 
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor 
Yürekten gelenin doğal rengini. 
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar 
Yollarını değiştirip bu yüzden, 
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar. 
Ama sus, bak, güzel Ophelia geliyor. 
Peri kızı dualarında unutma beni, 
Ve bütün günahlarımı.

______________________________________________________


OPHELIA

Nasıl ayırdederim bir bakışta 
Seveni sevmeyenden? 
Külahından, tozlu çarıklarından, 
Elindeki değnekten. 
Öldü, güzel sultanım çoktan öldü. 
Öldü, gömüldü bile. 
Başında yemyeşil otlar büyüdü, 
Taşı dikildi bile. 
Ne olur dinleyin! 
Ak kefenler giyindi kardan beyaz, 
Sarıldı çiçeklere. 
Arar arar sevdiğini bulamaz, 
Ağlayanlar içinde. 
Fırıncının kızı baykuş olmuş diyorlar. Allah korusun. İnsan ne olduğunu bilir, ama ne olacağını bilemez. Tanrı bereketini eksik etmesin sofranızdan. Kendiniz hiçbir söz söylemeyin sakın bunun üstüne, ama ne demek olduğunu soran olursa şöyle dersiniz: 
Yarın bayram, Saint Valentine bayramı, 
Erken uyanır herkes. 
Ben bir kızım, gelirim pencerene, 
Eşim ol derim sana. 
Delikanlı kalktı, hemen giyindi, 
Açtı kıza kapısını. 
Kız girdi içeri, kız girdi ama, 
Kız çıkmadı dışarı. 
Ayıp, ne ayıp şey bu! 
Fırsat bulan her genç yapıyor bunu 
Yüzü kızarmaksızın. 
Kız dedi: Bu işi yapmazdan önce 
Evleniriz demiştin? 
Delikanlı şöyle karşılık verdi: 
Evlenirdim sabah sabah gelip de 
Koynuma girmeseydin. 
Elbet bir gün düzelir her şey. İnsan sabırlı olmalı; evet ama ağlamamak elimde değil düşündükçe soğuk topraklara gömüldüğünü. Geceniz hayrolsun, bayanlar, iyi geceler, güzel bayanlar, iyi geceler, iyi geceler! 





Hamlet Oyunu Üzerine...


1564 yılında doğmuş olan William Shakespeare, hiç tartışmasız dünyanın en büyük yazarları arasında kabul edilir. Shakespeare, çok çeşitli türlerde eserler vermiş ve yüzden fazla eserin sahibidir. İngilizceye çok büyük katkıları bulunan İngiliz yazar, yaşadığı dönemde insanların saygısını kazanmış olmasına rağmen birçok yazar gibi o da daha çok ölümünden sonra saygı ve sevgi kazanmış bir üstattır. Gelelim; eserlerinin hemen hemen hepsi tiyatroya, sinemaya ve operaya uyarlanan bu yazarın “Hamlet” adlı eserine.

Hamlet, Shakespeare tarafından tam olarak yazılma yılları belli olmayan fakat 1599 ve 1601 yılları aralığında yazıldığı tahmin edilen trajedi türünde bir eserdir. Hamlet, yazarının en uzun eseri olmakla birlikte en çok tanınmış olan eserlerinin de ön sıralarında yer almaktadır. Yazıldığı zamandan günümüze kadar defalarca tiyatrosu oynanmış ve filmlere adapte edilmiştir. Çok meşhur olan “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.” sözüne de ev sahipliği yapan eserdir. Bir Shakespeare klasiği olarak içinde bolca olay, entrika barındırmaktadır. 

Eserin özetine değinecek olursak;

Hamlet, sadece ailesinin değil tüm ülkenin de sevdiği yiğit, dürüst ve mert bir insandır. Aynı zamanda Danimarka kralının da oğludur. Hamlet, babası tarafından iyi bir eğitim alabilmesi için Almanya’ya gönderilir. Hamlet Almanya’da eğitimini sürdürürken bir gün babasının ölüm haberi gelir ve genç oğlan bu haberden sonra yıkılır. Haberi duyduğu gibi ülkesine döner ve amcası Claudius, çoktan babasının yerini almış ve kendini hükümdar ilan etmiştir. Hâlbuki hükümdar olmak Hamlet’in hakkıdır. Buna rağmen Hamlet bunun üzerinde durmayıp babasının ölümüyle ilgilenmeye başlar. Bir de bunlar yetmezmiş gibi zalim Claudius, annesini ikna ederek onunla evlenmiştir. Her şeyi aydınlatmak ise Hamlet’e kalmıştır.

Bir gece, iki Danimarka askeri bir tepede nöbet tutarken ölü kralın hayaletini görürler. Bu askerler Hamlet’in çok yakın arkadaşı olan Horatio ve Marcellus’dur. İlk başta şaşırıp korkan askerler daha sonra hayalet ile iletişime geçmeyi denerler fakat bir türlü başaramazlar. Horozlar ötmeye başlayınca hayalet ortadan kaybolmuştur bile. Bu durumu hemen Hamlet’e açmaları gerektiğini düşünerek soluğu Hamlet’in yanında alırlar. Yaşananları duyan Hamlet ilk önce çok şaşırır, inanamaz ama aynı manzarayı kendi de görmek istediğinden ertesi akşam askerlerle birlikte aynı tepeye nöbete çıkar. Aradan biraz zaman geçince kralın hayaleti yine görünür ve Hamlet şeytan işi olup olmadığını anlamaya çalışır. Fakat biraz çabadan sonra iletişime geçtiğinde gerçekten babasının hayaleti olduğuna inanmaya çok yakındır. Hayalet ona, aslında bir yılan ısırığı ile değil de amcası ve annesinin hain planlarıyla, bir gün uyurken kulağına zehir akıtılarak öldüğünü açıklar. Hamlet, hayalete inanmak istiyor fakat bir yanı da şeytanın işi olup annesiyle amcasını haksız yere suçlamak istemiyordur. Genç delikanlı buna bir çare düşünmeye başlar. Belki bir şeyler öğrenebilir umuduyla bir müddet deli taklidi yapmaya kara verir. Bu delilik hali, Kral Claudius’un yardımcılarından biri olan Polonius’un kızı Ophelia’nın aşkından olduğu tahmin edilir.

O günlerde ise saraya gezici bir tiyatro gurubu gelmiştir ve akşama tiyatro oynanacaktır. Hamlet, gizlice bu gurup ile konuşur ve kendi verdiği senaryoyu oynamalarını söyler. Gurup da kabul eder. Hamlet’in oynatacağı senaryo, babasının hayaletten öğrendiği ölüm sahnesidir. Amacı, kral ile kraliçenin tepkilerini görmektir. O gece herkes toplanır, tiyatro izlenmeye başlanır fakat daha bitmeden Kral Claudius tarafından durdurulur ve Claudius salonu terk eder. Bu davranışından sonra babasının katilinin gerçekten amcası olduğunu anlar. Tiyatro dağılınca da annesinin odasına gider ve onunla tüm gerçekleri konuşur. O sırada perdenin arkasından kralın yardımcılarından Polonius onları dinlemektedir. Perde biraz hareket edince Hamlet bunu fark eder ve perdenin arkasındaki kişinin Claudius olduğunu sanarak kılıcı perdeye saplar, Polonius ölür. Babasının ölümüne dayanamayan güzel Ophelia da bir nehirde boğularak ölür.

Hamlet’in her şeyi öğrendiğinin farkına varan kral, tehlikeyi sezmiş ve Hamlet’i İngiltere’ye göndermeye karar vermiştir. İngiltere kralı ile anlaşmış, amacı Hamlet’i orada öldürtmektir. Fakat Hamlet her şeyin farkındadır ve çıktığı yolculuktan Danimarka’ya geri döner. Saraya döndüğünde Polonius’un oğlu, Ophelia’nın ağabeyi Laertes’in geldiğini görür. Hamlet gelmeden önce Kral Claudius, Laertes ile anlaşmış ve Hamlet’e düello teklif ederek onu zehirli bir kılıç ile öldürmesini istemiştir. Hamlet, Laertes’in düello teklifini kabul eder ve dövüşmeye başlarlar. Kral ise işini garantiye almak için zehirli bir sıvı hazırlatır ve düello esnasında bu sıvıyı Hamlet’e içirecektir. Fakat bir karışıklık olur bu zehirli sıvıyı kraliçe içer ve ölür. Laertes ile kılıcının zehirli ucuyla Hamlet’i yaralar. Hamlet’in ölümü kesinleşmiştir fakat henüz ölmeden önce zehirli kılıcı Laertes’ten alarak önce onu sonra da zalim amcası Claudius’u öldürür. Kendisi de son nefeslerini verirken dostu Horatio da yaşamak istemediğini söyler. Ama Hamlet, ölürken bile onu ikna eder ve gerçekleri bilen tek kişi olduğunu, herkese doğruları anlatması gerektiğini söyler.

Yazar: Handenur DURALI 
Yazının bulunduğu website



Ayrıca Bknz:




Hamlet filmi---- imdb
 Ethan Hawke, Kyle MacLachlan, Diane Venora

2000 




                               Hamlet filmi----imdb

Mel Gibson, Glenn Close, Alan Bates

1990

    







           Hamlet filmi----imdb


Kenneth Branagh, Julie Christie, Derek Jacobi 

1996

Diksiyon Nedir? ve Ses Organlarını Geliştirme Çalışması

DİKSİYON

Sözlüklere bakıldığında, diksiyon konusunda, birbirine tamamlayan, birbirine yakın tanımlarla karşılaşılır: "Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması;seslerin, sözcüklerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarının hakkını vererek söyleme";"Kelime seçimi, söz tarzı, ifade, üslup"; "Bir şiiri, bir nutku, bir piyesteki rolü: söylemek, okumak tarzını belirten sanat"; "Tiyatro ve benzeri sözlü edebiyat ürünlerinde, dilin müzik karakterini en büyük başarı ile yaşatabilme yeteneği..." gibi tanımlar bunlardan bazılarıdır. 

Bu konuda Türkçe yazılmış kitaplarda da tanımlar bunlardan çok farklı değildir: "Diksiyon demek, Latince manasıyla "demek" olduğuna göre, Türkçede de 'demek' kelimesi "doğru söz söyleme sanatı" diye tabir edilebiliriz.

"Diksiyon söz söyleme sanatıdır". Düzgün ve güzel konuşmanın gerekliliklerinden bahseden bir konudur. Bu konunun amacı da, bu beceriyi salt tiyatro sanatçı­ları ile ilgili görmeyip, genel olarak düşünüp incelemeyi önerir ve bunu, "güzel söz söylemek, güzel konuşmak, güzel okumak, nutuk, şiir ve hitabe söylemek, konferans vermek" gibi konuları öğrenmede yardımcı olmak amaçlanmıştır.

Şimdi basitçe tanımını öğrendiğimize göre, işleniş ve uygulamalara geçebiliriz. 

SES ORGANLARINI GELİŞTİRME


Ses organlarının eğitimi diksiyonun altyapısını oluşturur. Ses organları eğitimsiz olduğunda diksiyon çalışmalarının her
aşamasında tıkanıklıklar oluşacaktır. Diksiyon çalışmalarının kendisi de dolaylı şekilde ses organlarının gelişimine yol açar. Ana ses organlarını tek tek ele alalım ve geliştirilmeleri için alıştırmalar yapalım.

DİL

Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diğer tüm seslerin çıkarılmasında mutlaka kullandığımız çok önemli bir ses organımızdır.
“a,e,ı,i,o,ö,u,ü” den oluşan ünlülerin dilimiz sabit dururken seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farklı ünlülerde çene ve ağız içinin aldığı pozisyonun değişimine paralel olarak değişik pozisyonlar alabilir. Ancak dil özellikle bazı seslerin çıkarılmasında en önemli fonksiyonları icra eder. Dil ağız içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir. Eğer dilimizin kaslarının dilimize rahat bir şekilde hakim olmasını sağlayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çıkardığımız seslerin bozuk çıktığını görürüz. Değişik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farklı dil yeteneklerini gerektirebilir. Örneğin Japonca “tsu” sesi, İngilizce “the” sesi, Arapça’daki “peltek z” Türkçe fonetiğinde bulunmaz. Bu sesleri çıkarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi geliştirmemiz gerekir. Eğer dilimizin kullanımının genel anlamda geliştirilmesini sağlamayı başarırsak, bu yeteneğimiz yabancı dil öğrenirken “telaffuzpronounciation” sorununu çok kolay aşmamızı sağlayacaktır. Türkçe’de dil tembelliğinin en fazla olumsuz etkilediği sesler şunlardır: “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” Eğer bu seslerden herhangi birini çıkarmakta güçlük çekiyorsanız veya seste boğukluk, oluşuyorsa dil egzersizleri üzerinde yoğunlaşmanız gerekecektir.

DİL GELİŞTİRME ALIŞTIRMASI

Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar
ediniz.

  • -Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz.
  • -Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız.
  • -Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz.
  • -Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız.
  • -Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz.
  • -Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.

ÇENE

Güzel konuşmada çenenin rolü çok önemlidir. Tüm dillerdeki tüm harfler çenenin kullanımıyla seslendirilirler. Konuşma esnasında çene hızla birbirinden farklı hareketleri ardarda gerçekleştirmek zorundadır. Çene açılır, kapanır, daralır, genişler. Alt çene ileri ve geri hareket eder. Ağzımızın üst bölgesinde bulunan dişlerin bağlı olduğu kemik yapısı sabittir. dolaysıyla tüm bu hareketler alt çeneyi yöneten kaslar tarafından gerçekleştirilirler. Dikkat edelim: “ııı” sesini çıkardığımızda çene geriye doğru çıkmaya zorlanır. “aaa” sesini çıkardığımızda hizasından aşağıya doğru açılır. “Üüü” sesini çıkardığımızda ileriye doğru geçmeye zorlanır. ^ne” dediğinizde daralıp birden açılır. “Sen” dediğimizde önce kapanır, sonra açılır ve sonra yine kapanır. Tüm bu son derece karmaşık ama gerçekten karmaşık hareketleri inanılmaz bir hızla gerçekleştirir. Çenemizin kullanımında sorunlarla karşılaşabiliriz. Çene kasları geliştirilmemiş ve kondisyonsuz olduğunda değişik hareketleri düzenli olarak ve sorunsuz şekilde yapamayız. Bu durumda bazı çene hareketleri kaybolur ve bu kayboluş seste de kayıp oluşturur. Diğer önemli sorun “çene darlığı”dır. Türkiye toplumunda yaygın bir çene darlığı olduğu söylenmektedir. Dar çene açık ve yuvarlak sesleri bozuk seslendirir. Örneğin “aa”, “ıı” gibi anlaşılabilir. “Ooo”, “uuu” gibi anlaşılabilir. Eğer çenemizi yeterince sağlıklı kullanamıyorsak tüm seslerin çıkarılmasında sorunlar yaşayabiliriz.

 ÇENE EGZERSİZLERİ VE ÇALIŞMASI

Aşağıdaki alıştırmalarla çene açıklığını sağlama ve çenemizin her hareketi rahatlıkla yapmasını temin etme amaçlanmıştır. Tüm egzersizleri aşırı abartı ile gerçekleştirmelisiniz.


  • Elinizi alt çenenize dayayarak “çak çak” diye bağırın. Aşağıya itilen çenenizin yukarıya itilmesini sağlayın. Böylece çenenizi aşağıya iten kaslarınızın güçlenmesini sağlayın.
  • İki elinizin içiyle yanak kemiklerinize masaj yapın. Avuçlarınızı alt çenenize doğru çekip çenenizi açın.
  • Yumruk yapılmış iki ellerinizle çenenizin altından bastırın. Alt çenenizi açın, başınızı geri itin ve alt çenenizi
  • kapatın. Tekrar çenenizi açın ve başınızı daha geriye itin. Tekrar yapın.
  • Çenenizi hızla iyice açıp kapatın. Hızlanın.
  • Çenenizi hızla ileri, geri hareket ettirin.
  • Çenenizi dairesel hareketlerle hızla döndürün.


DUDAK

Dudakların kullanılmaması durumunda bazı seslerin çıkarılması kesinlikle mümkün değildir. Dudak tembelliği olan kişiler özellikle dudakların kullanımıyla seslendirilen seslerde sorun yaşarlar. Türkçe’de ağırlıklı olarak dudağın kullanımına dayandırılan sesler şunlardır: “b, f, m, o, ö, p, u, ü, v,” Bu seslerde bulanıklık veya anlaşılma güçlü oluşturan bir konuşma biçimine sahipseniz bunun mutlaka dudak tembelliğinden kaynaklandığını düşünebilirsiniz.
Bununla birlikte dudaklar diğer seslerde de belli pozisyonlar alırlar. Bu yönüyle örneğin “ı, i,” gibi sesleri çıkarırken dudağın katkısı dikkate alınmalıdır. Bu sesler dudak olmaksızın da seslendirilebilirler ama istenen kalitede seslendirilmeleri mümkün olmaz. dudak egzersizleriyle dudak kaslarımızın istenen her hareketi dudaklarımıza rahatlıkla yaptırmasını sağlamamız gerekiyor.

DUDAK ALIŞTIRMALARI


  • Nefesinizi ağzınızdan kuvvetle verirken “poffff” deyin. Hava dudaklarınızı basınçla itsin. Basıncın dudak kaslarınızı
  • şiddetli zorlaması sağlayın.
  • Sıkı sıkı kapalı ve dişlerinize yakın -çeneniz kapalıya yakın- tuttuğunuz dudaklarınızdan üflediğiniz havanın dudaklarınızı kuvvetle üfürerek çıkmasını sağlayın.
  • Dudaklarınızı kapatıp ileri uzatın ve dairesel hareketlerle hızla döndürün. Aşağı yukarı, sağa sola hareket ettirin.
  • Çenenizi kapatın ve hızla “mı, mu, mı, mu” deyin. Ardından aynı şekilde şu sesleri tekrar edin: “fe, ve”, “pe, be”, u, ü”, “o, ö”. Abartı yapmanız ve dudak kaslarınızı yoruncaya kadar çalışmayı sürdürmeniz önemlidir.
  • Bir kalemi yatay olarak dudaklarınızda tutup “Benim memleketim. Bir ben vardır bende benden içeri” deyin.
  • Dudaklarınız iyice yorulduğunda dudaklarınızı gevşetin ve kapalı tutarak havayı dışarı itin. Hava püfürdeyerek dudaklarınızı titreştirerek dışarı çıksın.