29 Temmuz 2016 Cuma

Erkek Oyuncular için, Çağdaş Dönem Tiradları 2

Erkek Oyuncular İçin Çağdaş Dönem Oyunları  Ve Tiradlar

 :(  Kolay Gelsin  :)


Oyun Adı: Bir Delinin Hatıra Defteri
Yazar: Nikolay Gogol
Çevirmen: Coşkun Tunçtan


           Poprişçin:
Artık dayanacak halim kalmadı.Tanrım! Neler yapıyorlar bu adamlar bana!..Duymuyor, görmüyor, dinlemek istemiyorlar beni. Ne yaptım onlara?..Neden eziyet ediyor, benim gibi zavallıdan ne istiyorlar, ne verebilirim onlara? Hiç bir şeyim yok…Bittim artık, dayanamayacağım…İşkencelerinden başım ateşler içinde yanıyor,her şey dönüyor gözlerimin önünde…Yok mu beni buradan kurtaracak bir?..Bir troyka; yıldırım gibi atlar koşulu troyka gelsin!..Babayiğit bir arabacı sürsün aslanlarını, şıngır şıngır ötsün çıngıraklar…Uçursunlar beni bu cehennem dünyasından…Uzağa, çok uzağa…Hiçbir şey göremeyeceğim, duyamayacağım bir yere…İşte gökteki bulutlar kabarıp dönmeye başladı önümde,uzaktan bir yıldız parladı.Ormanların loşluğu, ayın donuk ışığı gözümün önünde kaydıkça kayıyor…Ayaklarımın altında mavi bir sis şeridi yayıldı…Havada gerilen bir telin vınlamasını duyuyorum.Bir yanımda deniz, öbür yanımda İtalya. İşte Rus köylerinin karanlık evleri belirdi. Oracıkta bir karaltı halinde gördüğüm küçük ev benim evim mi yoksa?..Pencerenin önünde oturan kadın anam olmasın?..Anacığım, kurtar zavallı oğlunu! Ağrıyan başına bir damla gözyaşı akıt, ne olur! Gör, nasıl hırpalıyorlar evladını, bağrına bas bedbaht öksüzünü. Yok onun yeri bu dünyada artık, insanlar aleminden attılar onu…Bari sen acı hasta oğluna anacığım! 

Şey …Haberiniz var mı?..Cezayir Beyinin burnunun altında kocaman bir ben varmış!

"Bir Delinin Hatıra Defteri" adlı oyun kısaca özeti

Erdal Beşiçioğlu
Ankara D.T.
Oyun toplumun alt tabakasında yaşan poprişçin'in kendini soylular sınıfında görmek istemsi ama bunu başaramaması eksenin de ilerlemektedir.

Poprişçin bir memurdur. Çalıştığı yerde, bölüm başkanın ağır eleştirilerine maruz kalan ve kendi hayal dünyasında yaşayan ruh sağlığı pek de yerinde olmayan bir karakter olarak karşımıza çıkar. Oyun boyunca onun bu ruh sağlığı artık gerçek ile düşü ayırt edemeyecek hale gelecektir. 

Toplumun onu dışlamış olması, onda üst tabakaya geçme isteğini körükler oyun boyunca ve ulaşamadığını anladığında da olanları yalanlamaktan başka bir şey yapamaz. Ancak bu durumu zihinsel olarak yalanlamaktadır. Yani kendi uydurduğu İspanya krallığına inanarak...




Oyun-tirad isteklerinizi yorum kısımına yazın en kısa zamanda eklerim...

                                                                                                            

Oyun Adı: Ada
Yazar: Athol Fugard
Çeviren: Yücel Erten







                                Winston

Kokuyorsun john! İçki kokuyorsun, insan kokuyorsun, kadın ve özgürlük kokuyorsun... Özgürlüğünün kokusu midemi bulandırıyor. Çığrımdan çıkarıyor beni. Yalan mı? Üç ay sonra bu saatler, elinin tersiyle ağzındaki bira köpüğünü silip, donunu indirecek ve karşındaki karıya abanacaksın! Yalan mı?  Gülecek, içecek, vuruşacak ve unutacaksın. Bırak bu ayakları John! Önümüzde sadece iki ayımız var! İki ay...

John. Yarın taş ocağıma gidince şu bizim ihtiyar Harry'e iyice bak. Gözlerinin içine bak. Onu nasıl değiştirdiklerini görürsün. Ellerine bak. Taşa dönüştürmüşler adamı. Çekiçle, keskiyle çalışmasına dikkatlice bak. Allahın günü, yirmi tane, kusursuz taş blok çıkarıyor adam. Adam taşı sevmiş ve taş olmuş adam. Her şeyi unutmuş. Kendisini aradan çıkarmış, taş olmuş. Buraya nereden geldiğini, neden geldiğini... İşte bende öyle oldum John. Neden burada olduğumu unuttum. Ben neden buradayım John! Ben neden burdayım!!!

Neden senin özgürlüğünü kıskanıyorum John? Ben de gün saymak isterim. Ama neyi sayacağım? Ömrümün tamamını mı? Nasıl sayacağım John? "Bir,bir,bir" diye mi? birgün daha geçti: "Bir!" Bir gün daha yine bir! Bir gün daha geçti gene bir!.. Bir şey şöle John, kardeşim ne olur! "Bir.bir, bir...

Unut beni John... Çünkü ben seni unutacağım. Senin gibi birçokları gelecek, gününü sayıp gidecek ve ben gene unutacağım. Sonra bir gün gelecek, her şey unutulacak...

"Ada" adlı oyunun kısaca özeti


ADA oyunundaki iki siyasi mahkum ceza evinde yapılacak bir etkinlik için Sophokles’in yazdığı Antigone oyununu çalışırlar. Antigone iktidara karşı gelmenin bedelini canıyla öder.  ADA’da, Sophokles’in eseriyle bağdaşlık kurularak 2500 yıl öncesinden bugüne, iktidarların, hak mücadelesi (özgürlük, eşitlik) verenlere karşı uyguladıkları baskı, şiddet, işkence ve cinayetler sorgulanır. Ada’da, iki siyasi mahkum her şeye rağmen var olma mücadelesi verirler. Daha önce kendileri için değerli olan her şeyleri ellerinden alınıp, bir ada hapishanesine atılan, çok ayrı kişilikli iki mahkumun tek ortak noktaları, yitirdikleri özgürlüğe özlemleri, tükenmeyen onurlu dirençleri ve umutlarıdır. Bu yüzden bulundukları tüm kötü koşullara rağmen hücrede bir tiyatro oyunu hazırlayarak içlerindeki umudu, yaşama sevincini, direnci canlı tutmaya çalışırlar.


Oyun-tirad isteklerinizi yorum kısımına yazın en kısa zamanda eklerim...

                                                                                                            

Oyun Adı: Woyzeck
Yazar: George Büchner
Çeviren: Hasan Kuruyazıcı


              Woyzeck
Canınız cehenneme, ne istiyorsunuz? Size de ne oluyor? Yol açın, karışmam yoksa ... Canınız cehenneme! Birini mi öldürdüm sanıyorsunuz? Katil miyim ben? Ne bakıp duruyorsunuz? Kendinize bakın siz! Yol açın!

Bıçak? Nerede bıçak? Burada bırakmıştım. Ele verir beni! Yakın, daha yakın! Ne biçim yer burası? Ne geliyor kulağıma? Bir şeyler oluyor. Suss! ... Şurada, yakında. Marie mi? Ha, Marie’ymiş! Hiç ses yok. Her şey susmuş! Neden böyle solgunsun, Marie? Boynundaki o kırmızı bağ ne? Kimden aldın o gerdanlığı günahlarına karşılık? Kapkara kesmiştin günahtan, kapkara! Ben mi soldurdum seni? Neden karmakarışık saçların böyle? örmedin mi bugün? ... Bıçak, bıçak! Buldum mu? Hah! (Suya doğru koşar) Şöyle, git dibe! (Bıçağı göle atar) Taş gibi battı karanlık suya. ... Yok, çok yakın oldu, gölde yıkanırlarken... (Göle girer, bıçağı daha uzağa atar) Tamam, oldu şimdi ... ama yazın, midye çıkarmak için daldılar mı? ... Hıh, paslanır o zamana kadar, kim tanıyacak! ... Keşke kırsaydım! Kanlı mı üstüm daha? Temizlenmeliyim. Şurada bir leke var, şurada da bir tane...


"Woyzeck" adlı oyunun özeti

Woyzeck, Georg Büchner'in 1836 yılında yazmaya başladığı tahmin edilen, ölümüyle yarım kalan tiyatro oyunu. Oyun, daha sonra diğer bazı yazarlar, editörler ve çevirmenler tarafından farklı şekillerde sonlandırıldı. Alman tiyatrolarının repertuvarlarında sıkça yer alan oyun yine aynı kapsamda en çok sahnelenen oyunlardan biridir.


Oyun, ordunun ve doktorların genç bir adam üzerinde bıraktığı, insanlıktan uzaklaştıran etkilerini konu alır. Çoğu kez bir işçi sınıfı veya çalışan kesim trajedisi olarak ele alınan Woyzeck bir başka açıdan da "İnsan doğasına dair olan çekememezliğin, hasetin uzun trajedisini" sergilemektedir. Alman doğalcı yazar Gerhart Hauptmann ve dışavurumcu diğer bazı yazarların beğenisini kazandı. Oyun bir ölçüde daha sonra asker olan Leipzig'li perukçu Johann Christian Woyzeck'in gerçek yaşam hikâyesine dayanmaktadır. Johann Christian Woyzeck 1821 yılında bir çekememezlik sonucu beraber yaşadığı kadını öldürmüş ve alenen boynu vurularak cezalandırılmıştır.




Oyun-tirad isteklerinizi yorum kısımına yazın en kısa zamanda eklerim...

                                                                                                            

Oyun Adı: Sırça Hayvan Koleksiyonu
Yazar: Tennessee Williams
Çevirmen: Aytuğ İz'at




             Tom
Evet, dağarcığımda bazı numaralarım var, elbisemin kolu içinde de bazı şeyler saklarım. Fakat, bir sahne sihirbazının tam zıddıyım ben. O, sizin gözünüzü öyle bir boyar ki, siz de bunu gerçek sanırsınız. Oysa ben size hayalle bezenmiş gerçeği sunarım.

En önce zamanı tersine, şu tuhaf, olağandışı 1930'lu döneme çeviririm, o koskoca Amerikan orta sınıfı, sanki körler için bir okulda eğitiliyordu. Onları ya kendi gözleri terk etmişti, ya da kendileri gözlerinden yararlanmasını bilmiyorlardı ki, parmaklarını çökmekte olan bir ekonominin Braille Alfabesindeki harflerine sıkı sıkı bastırıp duruyorlardı.

İspanya'da devrim vardı. Burada ise sadece bağrışmalar ve şaşkınlık hüküm sürüyordu. İspanya'da Guernica vardı. Burada ise, diğer zamanlardaki sessiz ve sakin şehirlerde, Chicago, Saint Louis ve Cleveland'da, çoğunlukla kanlı geçen işçi ayaklanmaları... İste oyunumuzun sosyal geri planı budur.

Oyun, anılar üzerinedir. Bu yüzden de, loş, duygusal ve gerçek dışıdır. Anılarda her şey sanki müzikseldir. Bu da, kulislerden gelen keman seslerini açıklar. Ben oyunun sunucusuyum, hem de bir oyuncusu. Diğer karakterler, annem Amanda, kız kardeşim Laura ve son sahnede ortaya çıkan kardeşimin muhtemel kısmeti olan centilmen. Bu genç adam, oyundaki en gerçekçi karakter, bizlerin her nasılsa koptuğu gerçek dünyadan içimize giren çirkin niyetli kişi. Bir şair olarak benim simgelere karşı bir zaafım olduğundan, bu karakteri de bir simge gibi kullanıyorum; çok geç kalan ve bizim hayatta peşinden koştuğumuz beklentilerimizi simgeler o.

Oyunda bir de beşinci karakter var; kendisi şöminenin üzerinde asılı olan ve gerçeğinden daha büyük bu fotoğrafının dışında, oyunda asla görünmez. Bizi yıllar önce terk eden babamızdır bu kişi. Telefoncuydu, ama uzak diyarlara aşıktı, çalıştığı telefon firmasından ayrılıp, ışık delisi bu şehirden sıvışıp gitti...

Ondan aldığımız en son haber, Meksika'nın Pasifik kıyılarında Mazatlan'dan gönderilen adressiz bir kartpostaldı ve üzerinde sadece iki kelime yazılıydı, "Merhaba... Hoşça kalın!"ı

Alternatif Tirad 



                         Tom
Bak dinle! Şu ayakkabı mağazasındaki işe bayıldığımı mı sanıyorsun? Avrupalı ayakkabıcılara aşık olduğumu mu düşünüyorsun? Şu selotesk kaplamalı yerde floresan ışıklarının altında elli beş sene geçireceğimi mi sanıyorsun! Bak sabahları oraya gitmektense, birisinin demir bir çubukla beynimi patlatmasını tercih ederim! Bekle giderim! Her sabah gelip de şu kahrolası "kalk ve ışılda","kalk ve ışıl da" demiyor musun? Bende kendi kendime şu ölü insanlar ne kadar da şanslı diyorum. Fakat gene de kalkıp o işe gidiyorum. Ayda altmış beş dolar için bütün rüyalarımdan, olmak istediklerimden, hayallerimden vazgeçiyorum! Sende bencil diyorsun... Evet tek kendimi düşünüyorum. Neden... bak, eğer bencillik düşündüğüm şey ise, anne, bende onun gibi olurdum... Gitmiş! (Babasının fotoğrafına işaret eder) Yolların beni götüreceği son noktaya kadar! Karışma bana anne!

Sinemaya gidiyorum! Doğru tabii ya! Esrar inlerine gidiyorum. Evet esrar inleri suçluların ve günahkarların takıldığı inlere anne. Hogan çetesine katıldım, kiralık bir katilim ben, bir keman kutusunun içinde makineli bir tüfektaşıyorum! Vadide bir dizi ev işletiyorum! Bana cani diyorlar, Cani Tom Wingdfield; ve ben iki yüzlü bir hayat yaşıyorum, Gündüzleri ticaret hanede çalışan basit dürüst bir mağaza işçisi, geceleri ise yeraltı dünyasının dinamik Çarı, anne. Kumarhanelere takılıyorum, rulet masasında servetler harcıyorum. Gözümün birine sahte bir maske takıyorum, bir de takma bıyık, bazen de yeşil bir peruk takıyorum. Bu durumlarda bana... "El Diablo" yani iblisin ta kendisi diyorlar! Ah, seni uykusuz bırakacak ne çok şey anlatabilirim! Düşmanlarım burayı havaya uçurmaya hazırlanıyor. Gecenin birinde hepmizi göğe şutlayacaklar! Ben çok mutlu olacağım, tabii siz de! Siz yükselecek, süpürgenizle uçacak ve Blue Montain'de onyedi görücüye varacaksınız! Seni gidi, çirkin geveze... cadı... 

(paltosunu alır çıkar)

"Sırça Hayvan Koleksiyonu" Adlı oyunun özeti

Tennessee Williams
Bir ayakkabı fabrikasında çalışan tom, kız kardeşi laura ve annesi Amanda'nın hikayesinin anlatıldığı bu oyunda aile bireylerinin yalnızlaşmasını, birbiriyle iç hesaplaşmalarını ve hayata tutunma çabalarını görmekteyiz. Tom'un ne yaparsa yapsın kız kardeşinin üzerine titremesini, Amanda'nın kızı için verdiği uğraşları, aile olmanın zorluklarını ve ne kadar zor olursa olsun, ne kadar uzakta olursa olsun yine de bir arada kalma çabalarını görmekteyiz.

Hepimiz hayatımızın bir yerlerinde bu şekilde olaylar yaşadık, bir akrabamız, tanıdığımız veya arkadaşımızın başına geldi. o yüzden izlediklerimizi benliğimizde buluşturup Amanda'nın tavırlarını annemizin bize yaklaşımı gibi görebiliyoruz...




Oyun-tirad isteklerinizi yorum kısımına yazın en kısa zamanda eklerim...



                                                                                                                                                                   




6 yorum:

  1. Sırça Kümes isimli oyunun pdfsini nasıl indirebilirim?

    YanıtlaSil
  2. Arnold Wesker - Tacir adlı oyununun Shylock tiradını koyabilirsiniz

    YanıtlaSil
  3. Sırça hayvan kumesi tiradinda " vadi de bir dizi ev işletiyorum " derken neyden bahsediyor acaba1🤔

    YanıtlaSil